15 Ekim 2015 Perşembe

buçuklu sayı mı olurmuş? afro 4,5 sahnede!




ne kadar umrundayız sevgili okur, bilmiyoruz ama, senden ayrılmaya niyetli değiliz. geç de olsa, güç de olsa, her yeni sayıyla bir adım daha yaşlanmaya, şehri edebiyatla biraz daha boyamaya, ve arkamıza bakmadan ufka ışık saçmak… gibi büyük ülkü, plan, öngörü yahut dürtülerimiz, yüklenilmiş bir sorumluluk hissimiz olmadı tabi, istiyoruz ki bizim sevdiğimiz işlerden haberdar olasın, paylaşıldıkça artılan bir yerde duralım. birlikle yürüyelim.
adem.maksatsız.’ın ‘raufu öldürmek son’ şiiriyle başlıyoruz ‘gecenin dizlerine kapaklanmadığı saatlerde’ anılarının dize gelip kalemi eline aldırtıp ağlamasıyla yankılanıyor satırlar ‘nasıl olsa her şey geçiyor nehrimden’ diyor adem. ‘ölümü ölmek en kolayı’, bunu ancak kalanlar bilir. arda van yasin’le sürüyoruz ‘sanırım her şeyden’ şiiriyle ‘kent gözümüze batıyor’ vitrinlerin sunduğu yalancı renklere aldanmıyoruz, insanların gereğinden fazla güzel göründüğü bir zamanda ‘çirkinliğimi bir bıçak gibi biliyorum’  yazıyoruz. yeni bir isimle örsan gürkan aplak’la ‘kimlik no yaması’ yaşıyoruz. ‘Bey’liğime fazla yok / banka önündeyim’ diyor örsan önümüze gelen atm’ye bir şifre savurduğumuz düzende içinden çıkılamaz bir yangını ihbar ediyor bize. abdülkadir polat ‘yeni türkü’  söylüyor bu sayıda. çocukluğundan alıyor ‘hurdacının cebinde kirli paralardan bir dünya’  ve şimdisine ağlıyor kadir ‘varlıklı akrabalarının yalnız geçen bayramları’nda. ve  ‘sakıncalı karınca’ , karlı bir gece vakti bir dostu uyandırmaya gücü yetmese de, karlı bir gün’de nereye gitti bu karıncalar diye merak edenlerin cevaplarını derlemiş kadir: ‘kara saklı hayat bazen beyazdır’ diyerek.ve ismayil sakin ‘sınıflı şiir’ şiirinde ‘ayakucu dikkatiyle konuştum sizinle öğrenerek / tebessüm ki artık yüzümden sökülmüyor bile bıçakla’ dizeleriyle sınıflararası ani geçişin kurallarını haykırıyor. kate tempest’in ‘kahraman baladı’ isimli şiir çevirisiyle rümeysa sena şahbaz’a yönüyoruz: ‘savaşacaksan savaşı başlatan adamlarla savaş’ diyoruz. gayrıresmi ideolojimiz bu dize olabilir bak sevgili okur. usame söylemez ‘duşbarı’ söylüyor ‘mahalle direkleri eğitim pisteminden ayrık’ ve ‘perdesiz evlerin her zaman satılamaması’ vurguların, şiiri şehrin duvarlarına asmamız gereken gözlerimizden bir perdeyi daha indirivererek. enes malikoğlu ve ‘dizimin kanaması’  gibi türlü edebi kombinasyonlara açık ifade ile sendeliyoruz başlıkla, ‘ölüm herkeste doğaçlama’ deyip devriliyoruz. bekir türker  yazıyor sayfa ‘ankara kahr’ı. ‘bembeyeaz olurum seni görsem ama/grine bir türlü ulaşamam’ ve ‘insanlar ölemeye isimlerinden başlar’, ölümü anmadan yaşayamıyoruz, ölümü anlamadan yaşanmadığı gibi. ‘benim seninle ince bir derdim var’ üstelik ince deyince aklıma ölüme yakalı hayatlar gelir,bir de her an kesilecek nefeslerin kalpleri. bekir türker, yazdığı her dizede ayakta durmak daha da zorlaşıyor bekir’in: ‘ve domuzsun münafıkın bakışlarında’ . açıkça uyanın diyor bekir: ‘onlar rahatlamak için sana satır gösterir/ilahlarını ham yapar/ve konforlu bir sofrabaşında geğirir’.’burası senin yatağın’ şiirinde kızıyor bunları. nebuchad nezzar nez ‘’-izafiyetten zafiyete’’ sürüklüyor bizi ‘’ülkü tamer gibi olmaktan korkuyorum/bir ilmeğe manas destanı yazmaktan/ yel esse en fazla cereyan yapar/çoğumuzun coğrafyadan anladığı bu’’ diyor, dermansızlığa dayanıklı dizeler suluyor nehrimize nez. ve şiirlerimiz bitiriyor kısmını.

emir ahmet arda sahne isimli öyküsünde ‘ciddileşmeyin, ciddileşirseniz sizi yanlış anlarlar’ diyor. haydar orhan kolajın roman tekniğine tutunamayanları konu ediyor, kerem eser, şairlerde tanrı algısı inceleme yazılarına arkadaş zekai özger şiirinde tanrı algısı ile devam ediyor, trajik ve doğurucu bir yazı. adem.maksatsız. da erdem kavramıyla sinema filmleri etrafında kavga ediyor. bekir türker etmeyin abiler eleştirisinde kemal varol’un haw romanı’nı değerlendiriyor.gündeme bombe gibi düşmeyecek bir röportaj ve ardından abdülkadir polat’ın ‘neden konuşmuyorsun ’isimli anlatı-hikayesiyle kapatıyoruz sayımızı sevgili okur.

afro-4,5'ta biz kimiz?